Yeliz Hanıma…

Öncelikle içimizden biri olarak bizim sorularımıza cevap vermenizden dolayı çok mutluyum. Size teşekkür ederiz. Birçok zaman bazı sorunlarımız oluyor. Ama bir avukata gitmeyi tercih etmiyorum. Astarı yüzünden pahalıya gelecek diye düşündüğümden kendi aramda sorunlarımı çözmeye çalışıyorum. Bir de avukatların açıkçası çok da dürüst olduğunu düşünmüyorum. Tırnağın varsa kendi başını kendin kaşımalısın diyorum kendime. Soruma gelecek olursam. Ben geçen ay İzmir’deki birinden bir araba satın aldım. Arabanın fiyatının yarısını elden ödedim. Kalan yarısı içinde satan kişiye iki tane senet verdim. Arabanın borcu olduğundan arabayı bana devretmedi. Bu ayın başında devredecekti. Ama devretmedi. Şimdi telefonla aradığımda bile cevap vermiyor. Araba şuanda bende. Hala kullanıyorum. Senetlerden birinin tarihi 1 ekim. Ama devri yapmadığı için ben bu senedi ödememeyi düşünüyorum. Arabanın devrini nasıl alabilirim diye merak ediyorum. Teşekkür ederiz.

AVUKATIN DİYOR Kİ;

İletiniz bana yıllar önce yaşadığım bir olayı anımsattı ve paylaşmak istiyorum. Yıllar önce hukuk fakültesinde öğrenci olduğum bir dönemde, her yaz olduğu gibi yaz tatilinde memleketim Çeşme’ye gelmiştim. Bizim meşhur sokağımız Uzun Sokak (yeni adı 2032 olmuş)’ta yürürken; çok yaşlı bir amca önümde durdu. Bana kimin kızı olduğumu sordu. Ben de cevapladım. Tam çıkaramamış olmalı ki; “Tayip’in nesi oluyon sen?” diye sordu. Ben de onun torunu olduğumu söyledim. Dedeme çok benzediğimden bahsetti. Akabinde de bana neler yaptığımı sordu. Ben de kendisine hukuk fakültesinde öğrenci olduğumu söyledim.

Umarım ve inşallah yaşıyordur; yaşamıyorsa da mekânı cennet olsun amcacığım bana hemen şu soruyu yöneltti; “Kızım sakın avukat olucam deme. Hakim, savcı olucaksın demi?” diye sordu. Ben de kendimi bildim bileli hakim yada savcı olmayı düşünmedim. Hep avukatlık mesleği vardı fikrimde, gönlümde. Amcaya da aynen böyle söyledim. Bana “sakın kızım. Sakın avukat olma. Avukatlar yalancıdır. Şerefs…..dir.” dedi. Nedenini sorduğumda ise yıllar önce yaşadığı bir olayı anlattı kendi diliyle. Amcam ne olduğunu söylemediği bir suç işlemiş. Avukata gitmiş. (Bu arada hemen söyleyeyim ki; avukatın ne kim olduğunu, ne de bu olayın nerede yaşandığını bana hiç söylemedi.) Avukat ta kendisine demiş ki; “mahkeme salonuna girerken gözlerin görmüyormuş gibi oraya buraya çarpa çarpa gir. Hakim her ne sorarsa sorsun duymuyormuş numarası yapıp tekrar tekrar sormasını sağla. Gerisine karışma.”

Amcacığım dedi ki sonrasında; “kızım avukat ne dediyse yaptım. Salona girerken öyle bir tökezledim ki, yere düştüm. Hakim ne sorsa duymuyormuş gibi yaptım. Öyle bir numara yaptım ki, hakim benim hem az işittiğime hem az duyduğuma inandı. Ve sonunda da beraat verdi. Görüyon mu sen şu yalancı avukatı…”

Sanırım bu anekdot üzerine fazla yorum yapmaya gerek yok. Maalesef ki; toplum olarak bu mesleğe bakış açısı belki de haklı sebeplerle, öylesine köklü bir şekilde bu zemin üzerine yerleşmiş ki; bu bakış açısını zaman içerisinde değiştirebileceğimiz umuduyla olması gereken şekli ile mesleğimizi icraya devam ediyoruz.

Kanaatimce bu meslek, sorun yaşandıktan sonra bastırıcı, sorunu çözücü olmak yerine; sorun henüz çıkmadan önleyici olmalı. Ancak siz ve tabi ki herkes açısından bakış açısı böyle olduğu; böyle olmaya devam ettiği sürece bahsini ettiğiniz düşüncelerle avukata danışmaktan bile imtina edilecektir. Bir de şöyle düşünmek lazım; sorun çıktıktan sonra gideceğiniz bir avukat sizin için hem daha pahalıya mal olacaktır ve hem de yaşadığınız sorunun sizin üzerinizdeki maddi-manevi yükünü taşımış olacaksınız. Onun yerine bir adım atmadan önce bir bilene sormak sizi tüm bu külfetlerden kurtaracak ve çok daha ucuza mal olacaktır. Sizin deyiminizle “astarı yüzünden pahalıya gelmeyecektir.”

Sorununuza gelecek olursak; araçlar mevzuat uyarınca resmi sicillerden olan Trafik Siciline kayıtlı mallardır. Bir aracın sicilde kayıtlı maliki (sahibi) kim ise; o aracın resmi olarak devrini de ancak o kişi talep edebilir. Dolayısıyla aracın kendi adınıza devri için sizin yapabileceğiniz hiçbir şey maalesef ki yok. İçinde bulunduğunuz durum, birçok kişinin de içinde bulunduğu bir durumdur.

Bir aracın satımında alıcı aracı teslim almaya; satıcı da parasını almaya odaklanıyor ne yazık ki. Resmi olarak aracın trafik sicilindeki devri çoğunlukla erteleniyor. Çoğu zaman da tıpkı sizin durumunuzda olduğu gibi varsa aracın vergi borcunu ödemekten imtina edildiği için her iki taraf ta büyük riskler alıyor.

Bu risklerin neler olduğuna dair ufak örnekler verip; aslında konunun hiç de küçümsenir bir tarafı olmadığına dikkat çekmek isterim. Sayın beyefendi, satın almış olduğunuz aracın sahibinin bir borcu varsa; bu borç nedeniyle aracın haczedilip; icra dairesince araca el konulabileceğini biliyor muydunuz? Siz aracın tüm parasını ödemiş olsaydınız dahi; araba sizin elinizde bulunuyor olsa dahi; aracın haczedilip, el konulmasına hiçbir şekilde engel olamazsınız. Zira bu aracın resmi olarak sahibi siz değilsiniz. Hem parasını verdiğinizle kalır; hem de aracın elinizden alınmasını izlemek zorunda kalırsınız.

Peki siz şuan bu araçla bir kaza yapsanız ne olur? Aracı size satan kişi, Borçlar Kanunu’nda kusursuz sorumluluk olarak adlandırılan ilke gereğince “motorlu araç işleten” sıfatı ile sorumlu olur. Diyelim ki; yaptığınız kaza sonucu bir başka kişiye 10.000-TL’lik zarar verdiniz. Aslında bu zarara siz sebep olmanıza; aracı size satan kişi o an araçta bulunmamasına, hatta kazayla en ufak bir ilgisi dahi olmamasına karşın; zarar gören kişiye bu tazminatın ödenmesinde tıpkı sizin gibi sorumlu olur. Anlayacağınız bu durum sadece alıcı açısından değil; satıcı açısından da büyük riskler içeriyor.

Soruyu yönelten beyefendi vesilesi ile buradan bir uyarıda bulunmak istiyorum; lütfen bir aracı satın alırken veya satarken sadece paranın ve aracın teslimine odaklanmakla kalmayın ve muhakkak çok vakit geçirmeden aracın trafik sicilindeki kaydı üzerinde de devir işlemlerini gerçekleştirin.

Şuan aracın şahsınıza devrini ancak bir dava ile sağlayabilirsiniz. Bu dava devam ederken; siz de taahhüt ettiğiniz tarihlerde kalan satım bedeli borcunuzu yerine getirmelisiniz.

Tabi ki burada akla gelen bir diğer soru da; satıcı ile aranızdaki sözleşmeye ilişkin aranızda herhangi bir yazılı sözleşme yapılıp yapılmadığıdır. Zira usul kanunumuz uyarınca yazılı belge ile ispat yükümlülüğünüz bulunmakta. Bir sene önce yürürlüğe giren yeni Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun’umuz der ki; bir iddianın parayla ölçülebilen değeri 2.500-TL veya üzerindeyse; bu iddiayı ancak yazılı bir belge ile kanıtlamalısınız. Sorunuzda böyle bir sözleşmenin varlığından bahsetmediğiniz için buna dair bir yorum yapamıyorum. Ancak eğer elinizde böyle bir sözleşme yoksa karşı taraf ta arabayı size sattığını inkâr edecek olursa; bu davayı kazanmanız da büyük oranda riske girecektir.

Satıcı tarafa verdiğiniz 2 adet senet olduğundan bahsetmişsiniz. Bu senetleri ödemeyerek karşı tarafı aracı size devretmesi için zorlayamazsınız. Zira mevzuat uyarınca senet yani bono, bir kambiyo evrakı olduğundan; sebepten mücerrettir. Peki, bu ne demek? Siz karşı tarafa aracın satım bedelinden kalan bakiye borcunuz için senet vermişsiniz. Ancak her ne sebeple vermiş olursanız olun, bunun hiçbir önemi yok. Bir kişiye çıkarıp 10.000-TL vermekle; o kişiye 10.000-TL’lik senet vermek arasında hukuken hiçbir fark yoktur.

Siz şu halde aracın devrini gerçekleştirmediği için senedi ödemeseniz bile satıcı taraf bu senedi tahsile koyup sizden her şekilde tahsil edebilir. En kötüsü de senedi ödemeyerek protesto ile karşılaşmanızdır. Bu halde Merkez Bankası kayıtlarına da işlenen bir nevi kara listeye girmiş olursunuz. Varsa ticari hayatınız da bu anlamda zora girer. Çünkü artık siz borcunu ödememe riski bulunan kişilerden sayılırsınız ve ileride basit bir ihtiyaç kredisi bile alacak olsanız; banka sizi bu listede görünce size kredi vermek istemez. Karşı taraf bu senedi icra takibine koyarsa; ödemek zorunda kalacağınız icra harçları ve vekâlet ücreti de cabası olur.

Ben size, tüm bu sonuçlarla karşılaşmamanız için, senedi vadesi geldiğinde ödemenizi ve ivedilikle bir tescil davası açmanızı öneriyorum. Hatta açacak olduğunuz bu davada mahkemeden tedbir talebinde de bulunursanız; dava devam ederken karşı tarafın aracı bir başkasına satmasına ve işlerin içinden çıkılmaz bir hal almasına da engel olursunuz.

Başlatacak olduğunuz hukuk sürecin nihayetinde haklının galibiyeti dileklerimle…