Merhaba

Ekte gönderdiğim sözleşme beni bağlar mı bunu merak ediyorum avukat hanım. Bu sözleşmeye göre yapmam gereken işi yapıp bitirdim. Ancak karşı taraf son bir destek hizmetinin bitirilmemesini bahane edip; ücretimi ödemiyor. Ama iş tamamen bitince ücreti hiç ödemeyecekleri endişesiyle ben de o son işi yapmayı istemiyorum. Onlar ödeme için son işi, ben de o son iş için ödemeyi istiyoruz. Karşılıklı bir inada dönüştü. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?

Merhaba Hanımefendi..

Ekli sözleşme örneğinizi inceledim. Bu kapsamda da en sonunda yanıt verecek olmama karşın; sözleşme mefhumuna bu vesile ile biraz açıklık getirmek istiyorum öncelikle.

Sözleşme, kişilerin hukuk alanında sonuç meydana getirmek için karşılıklı ve birbirine uygun olarak iradelerini açıklamalarıdır. Ben bunu öğrencilerime de hep “söz birliği etmek” deyimiyle açıklamayı uygun bulurum.

Kişinin, sözleşme yapabilmek yani söz birliği edip te verdiği sözü tutma yükümlülüğü altında olabilmesi de 3 önemli koşulu taşıyor olmasına bağlıdır. Bunlardan en önemlisi “ayırt etme gücüne sahip olmak”tır. Yani hareketlerinin sonucunu öngörebilme yeteneğine sahip olmasıdır. Şayet bir kişi ergin olmuşsa; kanunda sınırlı olarak sayılmış sebeplerden biri ile kısıt altına alınmamışsa; ayırtım gücüne sahip olduğu kabul edilir. Diğer iki koşul da reşit olması ve mahcur yani kısıtlı olmamasıdır.

Bir kişi bu koşullara sahipse; her türlü sözleşmeyi yapma iktidarına da sahiptir. Sonuç itibariyle yaptığı sözleşme de kendisini bağlar. Bu bakış açısı sözleşme yapma ehliyeti açısındandı.

Olayın bir de sözleşmenin geçerlilik şartını taşıyıp taşımadığı mevzusu var. Bir sözleşmenin geçerli surette kurulabilmesi için hukuka, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmaması, kanunen aranan geçerlilik şekline uygun yapılmış olması ve bunun gibi kurallarla birlikte sözleşen tarafların iradelerinin de sakatlanmamış olması gerekir.

Genelde sözleşme denilince tarafların karşılıklı olarak yazıp, altına imza attıkları yazılı beyanlar akla gelmektedir ki; bu aslında doğru değil. Sadece sözlü olarak bir hususta tarafların uzlaşmış olması tek başına yeterlidir.

Ancak kamu düzenini yakınen ilgilendiren bazı sözleşme tiplerinde kanun koyucu belli şekle uyularak yapılmış olmaları şartını getirmiştir. Söz gelimi ben size evimi satmak konusunda sözlü olarak vaade bulunsam; sizden parasını da peşinen alsam bile hukuken bu geçerli bir sözleşme olamaz. Zira taşınmazların muhakkak ki resmi şekilde yani tapu sicil memurunca düzenlenen bir şekilde yapılması ve tapu sicilinde alıcı adına tescil edilmeleri gerekmektedir.

Kanunen şekil zorunluluğu getirilmiş sözleşmeler de kısıtlıdır. Örneğin kefalet sözleşmesi ve taksitli satım sözleşmeleri nitelikli yazılı şekle, bir alacağın devrine yada bir malın bağışlanma vaadine ilişkin sözleşmeler adi yazılı şekle tabi iken; bir aracın devri yada ölünceye dek bakma sözleşmeleri resmi şekle tabidir. Yapacak olduğunuz sözleşme her ne ise onun tabi olduğu mevzu hükümde böyle bir şekil şartı olup olmadığını araştırmak gerekir.

Böyle bir şekle uyma zarureti yoksa; içerik olarak sözleşme hukuka, ahlaka, kişilik haklarına vs aykırı da değilse; yapılan her sözleşme, sözleşmenin her iki tarafını da muhakkak ki bağlayacaktır. Bu bağlama gücünü de “ahde vefa” ilkesinden alır. Hep dediğim gibi nasıl ki; günlük hayatta dahi verdiğimiz her sözü tutmamız beklenirse ve sözünü tutmayan bir kişi “yalancı çoban” misali inanılırlığını kaybederse; hukukta da buna “ahde vefa” ilkesi karşılık gelir.

Bir sözleşme ile bir işi yapmayı, bir şeyi vermeyi ve bunun gibi bir sözü vermişsek; o sözü tam da sözleşmemizde dediğimiz zamanda, dediğimiz usulle yerine getirmekle yükümlüyüzdür.

Ve saygıdeğer hanımefendi.. sizin mail ekinde bana yollamış olduğunuz sözleşmede de genel olarak yukarıda izah ve bahis ettiğim hiçbir husus açısından bir eksiklik görmüyorum. Dolayısıyla sizi bağlayan bir sözlşemedir. Bu sözlşeme ile yükümlendiğiniz ve ayrıntılarını mail cevabımda verdiğim hususları yerine getirmekle yükümlüsünüz.

Peki soruyu yönelten hanımefendi vesilesi ile şu soruya da yanıt verelim o halde; yaptığımız bir sözleşmeden vazgeçmemiz hiç mi mümkün değildir? Elbette mümkündür. Lakin sonuçlarına katlanmayı da göze almamız halinde. Nasıl?

Bir kişi ile sözleşme yapmak suretiyle, o kişiyi de sözleşmede vaad ettiğimiz husus açısından bir beklentiye sokuyoruz. Sonradan “ben artık istemiyorum bu sözlşemeyi” dediğimiz noktada, bu kişi de beklentilerinin gerçekleşmeyecek olması nedeniyle zarar görebilir. Öyle ya her durumda her iki taraf açısından da olayı değerlendirmek gerekir. Her daim kendi lehimizi düşünmek; sözleştiğimiz kişinin menfaatlerini görmezden gelmek; hukukumuzun genel kaidesi olan hakkaniyet ve nefasete uygun düşmez.

Nitekim kanun koyucu da genel olarak sözleşmeden dönülebileceğinden; ancak dönülme halinde karşı tarafın menfi zararlarının tümünün ve müspet zararlarının da en azından hakkaniyetin gerektirdiği kadarının ödenmesinden bahseder. Kısaca karşı tarafın bu sözleşmenin yapılmış olduğuna duyduğu güveni nedeniyle uğradığı zararları karşılamamız gerekir.

Söz gelimi bir ürün satma hususunda sözleşme yaptığımızı varsayalım. Karşı taraf bizden bu ürünü 10-TL’ye aldığına güvenmiş. Bu arada belki 9-TL’na aynı üründen görmüş ama bir kere bizden nasılsa aldı diye 9-TL’ye alma fırsatı ile ilgilenmemişse; sonuç olarak bu sözleşmeyi feshedersek; karşımızdaki kişi de en nihayetinde bu ürünü fesihten sonra 12-TL’ye almışsa; bu kişinin bir zarar görmüş olduğu muhakkaktır. Bu zararı ödemeyi göze alıyorsak; sözleşmeden de vazgeçelim. Hay hay.. Neden olmasın?

Sonradan pişmanlık duymayacağımız sözler verme dileğiyle…